“Bedensel harekete dayalı zeka” anlamına gelen kinestetik zeka hakkında neler biliyoruz?
1980’lerde Howard Gardner, standart IQ Testlerinin güvenilir olmadığını fark etti ve “Çoklu zeka” teorisini yayınladı. Onun görüşüne göre, her insan zeka yapısı ve öğrenme yöntemi açısından diğerinden farklıdır. Kimi sadece dinlemekle; kimi öğrenme sürecinin içinde yer almakla; kimi de araştırıp, düşünüp çözümlemek gibi farklı yöntemlerle anlar. Bir kişi çeşitli zekalara sahip olabilir. Bunlardan biri de kinestetik zekadır. Bu zekası gelişkin biri, bir problemi çözmek için kendi vücudunu kullanmaktan zevk alacaktır.
Kinestetik yani bedensel zeka, bir kişinin el veya vücut hareketi yaparak fiziksel olarak kontrolü işleme yeteneği olarak ifade edilir. Bedensel-kinestetik zekası yüksek çocuklardan bahsedecek olursak, bu çocukları tespit etmek çok kolaydır. Onlar, ince kas hareketleri konusunda yeteneklilerdir aynı zamanda hassas fiziksel işlerde başarılıdırlar. Hareket etmeyi severler ve bilgiyi böyle algılarlar. Ellerini kullanmayı severler ve çok aktiftirler, mükemmel motor becerileri ve koordinasyonları vardır. Spordan, hareketli oyunlardan zevk alırlar ve genellikle başarılı olurlar. Dokunsal şekilde inşa etmek, dans etmek, uygulamalı görevlerde bulunmak onlar için keyif vericidir.
Kinestetik zekanın bir bireyin hayatında nasıl yer aldığını algılamak için bebeklerin nasıl öğrendiğini düşünün. Fiziksel çevreyi keşfederek, görmeyi, yuvarlanmayı, emeklemeyi, yürümeyi öğrenmek için günler, aylar ve yıllar harcarlar. Bu, kinestetik öğrenme olmadan mümkün olabilir mi? Bu nedenle söylenebilir ki kinestetik zeka, deneyimlediğimiz ilk öğrenme türüdür. Bu öğrenme, insan yaşamının başlangıcından itibaren süren somut bir deneyimlerdir.
Hazırlayan: Müge Deniz