27 Temmuz 2024, Cumartesi
spot_img

Prof. Dr. Ferhunde Öktem Cumhuriyet İçin Yazdı: Okullar Açılıyor

Yönetim kurulu üyemiz Klinik Psikolog Prof. Dr. Ferhunde Öktem, ebeveynler için çocukların gelişimine dikkat edilmesi gereken konuları Cumhuriyet Gazetesinde ele aldı. Büyümenin ve gelişimin 4 ana dalda olduğunu belirten Prof. Ökten, çocuğu okul çağında olan ebeveynlere bilgiler vererek dikkatli olmaları gereken noktaları hatırlattı. Detaylar haberimizde.

Klinik Psikolog Prof. Dr. Ferhunde Öktem okulu şu şekilde anlatır: “Okul, çocukların gitmek için can attıkları, öğrenmenin tadını aldıkları, bilgileriyle kıvandıkları, arkadaşlarıyla paylaştıkları, öğretmenlerince fark edildikleri ve önemsendikleri, güven içinde oldukları ve coşkularını sergiledikleri bir yer olarak yaşanmalı.”

Prof. Dr. Öktem, Büyüme ve gelişmenin dört ana dalını da şu şekilde aşamalandırır:

• Bedensel,
• Ruhsal
• Bilişsel
• Toplumsal

İyi düzenlenmiş bir okulun bu alanların tümünün destekleyebileceği nadir kurumlar olduğundan bahseden Prof. Dr. Öktem, okulları kötüleyen, gereksizliğini vurgulayan her yorumu kuşku, kırgınlık ve düş kırıklığı ile karşıladığını belirtmektedir.

Prof. Dr. Öktem’in okul hakkındaki düşünceleri ve deneyimlerine bakalım:

“Evde çok eğlenceli zaman geçirebildiğim halde her zaman okullarımı sevdim. Yoksul ama yoksun olmayan okullarda okudum. Bana okulu sevdiren, öğrenme coşkusunu aşılayan aileme ve öğretmenlerime şükran borçluyum. Okulla ilgili olumsuz düşünceler ve konuşmalar bilhassa yoksul kesim çocukları açısından çok olumsuz sonuçlar doğurabilmekte ve gelişimlerinin desteklenebileceği bir imkânı değerlendirememelerine yol açabilmektedir. Yaşanılan salgın çocukların okullarda ne kadar eğlendiklerini ve arkadaşlarını özlediklerini bizlere hatırlatarak okulun önemini bir kez daha ortaya koymuştur.”

Gelişmiş ülkeler eğitimin ve okulların değerinin farkındadır ve bu farkındalıkla adımlar atarlar. Örneğin ülkelerindeki her yerde eğitimin aynı düzeyde olmasına dikkat ederler ve eğitimin aynı olması itina gösterilmesi gereken bir noktadır. Bu noktada Prof. Dr. Öktem düşüncelerini şu şekilde aktarmıştır.

“Bunu söylerken içimin çok acıdığını duyumsuyorum çünkü benim okuduğum dönemlerde ülkemiz için de aynı şeyi söyleyebiliyorduk. Babamın görevi nedeniyle okuduğum farklı kent ya da kasabalardaki eğitim birbirlerinden farklı değildi. Bugün bunu söylemek mümkün değil. Sekiz yıllık temel eğitimde okullar arasındaki fark neredeyse 6-7 yılı bile bulabilmektedir.”

Prof Dr. Öktem, okulun toplumsallaşma işlevi açısından önemini de vurgulamakta., ebeveynlere ve öğretmenlere bu işlevin önemine yönelik farkındalık kazandırmaları gerektiğini hatırlatmaktadır alanın önemini Bu işlev anlaşıldığında neler yapılması gerektiği, soru çözdürmenin sadece eğitim olmadığı, yurttaş olmanın tohumlarının atıldığı ve yeşerdiği yerin okul olacağı ve geleceğimizin okullarda şekillendiği konusu daha bilinçli şekilde kavranacaktır.

“Bireyin, bir kişilik kazanarak belli bir toplumsal çevreye uyması, toplumla bütünleşmesi süreci” tanımlaması toplumsallaşma için yapılmıştır. Bu tanım ile günün çoğunluğunu okulda geçiren çocuklar için toplumsallaşmanın değeri ve katkısı gözden geçirilmesi gereken bir noktadır.

Klinik Psikolog Prof. Dr. Ferhunde Öktem okul çağındaki çocuklar hakkında şunları söylemektedir:

“7-10 yaşlarında olan okul çağı çocukları, bilişsel gelişim özellikleri ele alındığında “somut” dönemdedir. Bu dönem mantıksal ve işlemsel düşüncenin başladığı nokta olarak görülür. Bu dönemde olan bir çocuk mantıksal düşünce işlemlerini kullanacak kadar olgundur fakat bunu yalnızca fiziksel nesneler ve somut özellikler üzerinden yapabilmektedir. Çocuklar sıralama/kıyaslama, sınıflandırma, tersine çevirebilme, geçişlilik ve koruma (sayı, alan, hacim, yön) gibi becerileri kazanabilirler. Bu gibi becerilerde başarılı olsalar da soyut düşünmekte zorlanırlar. Soyut düşünce 11-12 yaşlara gelindiğinde gelişebilmektedir.”

Okul çocuğun kendisini fark etme, bireysel özelliklerini anlama, belirleme ve ilerleme açısından çok değerli bir ortamdır. “Ali benden uzun. Ayşe daha hızlı okuyor. Ahmet çok yardımsever” gibi ifadelerle kendisini değerlendirir. Bu noktada iyi bir öğretmen çocukların hepsini kavrayarak, çocuklardaki becerileri ortaya çıkarıp geliştirmelerine yardımcı olabilir. Fark etmek ve fark edilmek insan hayatında çok önemli faktördür. Klinik Psikolog Prof. Dr. Ferhunde Öktem’e göre, öğrencilerinin becerilerine ve özelliklerine göre pozitif ve umutlu geribildirimler veren bir öğretmen birçok şeyi sağlar. Örneğin bu öğretmen herkesin güçlü ve zayıf yönlerinin olabileceğini, kişiliklerimizin ne kadar zenginlik taşıyabildiğini, herkesin değerli olduğunu, kendimize ve çevremizdekilere saygılı olmamızı sağlayacaktır. Bu öğretmen çok renkli bir sınıfta öğrencileriyle dersini paylaşacaktır.

ÖDÜL VE CEZA

Klinik Psikolog Prof. Dr. Ferhunde Öktem yazısında ödül ve ceza konusuna da değinmektedir. “Psikolojide, özellikle hayvan deneylerinde, hayvanları koşullandırmak amacıyla ödül ve ceza sistemleri oluşturulmaktadır ve aşağıdaki şemada görüldüğü gibi işler. Şimdi herkesin biz deney hayvanı değiliz biçiminde itiraz ettiğinizi duyar gibi oldum. Üzgünüm ama aslında çocukların hatta erişkinlerin davranışları da aynı ilkelere göre belirleniyor. Örneğin emniyet kemerinin yaşam açısından ne kadar değerli olduğu açıktır fakat Ankara’daki sürücüler arasında emniyet kemeri kullanım oranı %18’dir. Bu alanda yaptırımlar ortaya konuldukça bu oranın %38 olduğu ve hatta cezalar arttırıldığında %50-60 dolaylarına çıktığı görülmüştür.”

Prof. Dr. Öktem neredeyse tüm davranışlarımızın yukarıdaki çizelgeye göre şekillendiğini belirtmektedir. Bizim için farkı yaratan olumlu pekiştirecin yani ödülün ne olduğudur. Ödül ve ceza kapsamları birbirinden ayrı düşünülemez. Örneğin sınıfta iyi bir davranışta bulunan öğrenciye öğretmen gülümsediğinde aslında öğrenciye bir ödül vermiştir ve o davranışın sıklığı artmış olur. Çünkü ödül de ceza da aslında bir geribildirimdir. Ödülü rüşvetten ayırmak gereklidir ve önemlidir.

Okulun ve öğretmenin en önemli görevlerinden birisi de öğrencilere doğru davranışları benimsetmek ve öğretmektir. “Bana sorun getirmeyin” anlayışı aslında iyi maksatla oluşturulmuştur böylelikle “şikayetçi” çocuk oluşmayacağı ve çocukların sorunlarını kendi aralarında sonuca ulaştıracağı düşünülür. Fakat bu noktada güçlü çocuk diğerlerini sindirebilir. Öğretmenin bu konuya olan yaklaşımı çocukların çözüm yollarını arttıracak ve geliştirecektir. Öğretmenler çözüm yollarını diğer öğrencilerle ele alabilir, tartışabilir ve yaptırım uygulayabilir.

Prof. Dr. Öktem’in haklar ve sorumluluklar hakkında verdiği örneğe bakalım:

“Gelişmiş ülkelerin eğitim alanlarındaki en önemli noktası, haklar ve sorumlulukların geliştirilmesidir. Bizde çocuk haklarından söz edilir fakat çocuk sorumlulukları ve ödevlerine değinilmez. Ödev denilince akla bıktırıcı yazılar gelir. En temel ödev yaşama ve yurttaş olmaktır. Örneğin Japonya’da okullarda temizlik görevlisi bulunmaz. Çocukların temiz bir sınıfta okumaları onların hakkıdır fakat sınıfın ve okulun temiz tutulması onların sorumluluğudur. İyi okullarda bu gibi konular ele alınmakta, bu çocuklarda hak ve sorumluluk kavramları için çaba verilmektedir. Bu değerlerin küçük yaşta kazanılması dünyayı daha yaşanılır bir yer haline getirecektir.”

Klinik Psikolog Prof. Dr. Ferhunde Öktem aidiyetin çok önemli olduğunu ve “Bu benim evim, okulum, takımım, memleketim” demenin bizlerde güven oluşturduğunu da belirtmektedir:

“Çocuk, arkadaşlarının, okulunun, öğretmenlerinin varlığı ile güçlü hisseder. Bu yüzden okullara eski saygınlığını kazandırmak değerlidir.”

Tüm öğretmenlere, öğrencilere ve velilere güzel bir eğitim-öğretim yılı dileriz!

Klinik Psikolog Prof. Dr. Ferhunde Öktem’in röportajının tamamına aşağıdaki kaynaktan ulaşabilirsiniz.

Kaynak

Görsel Kaynak

İlgili Yazılar

spot_img

Son Yazılar