Çoğumuz çocukluğumuzun ilk yıllarını hatırlamayız. İlk hatırladığımız anılar dağınıktır ve aralarında da uzun zaman aralıkları vardır.
Küçük bir bebek olduğunuz zamanları veya 3-4 yaşlarındayken etrafınızda neler olduğunu hatırlayabiliyor musunuz? İçinizden gelen hayır cevaplarını duyar gibiyim. Bilimsel araştırmalar da düşündüklerimizin yanlış olmadığını gösteriyor bize. 2014 tarihli bir istatistiğe göre en eski hafızanın ortalama yaşı 3,69’dur. Peki bu yaştan daha neden hatırlayamayız?
Öncelikle psikoterapinin babası Freud bu durumu 100 yıl önce “çocukluk amnezisi” olarak adlandırmıştı. Çocukluk amnezisi (bellek yitimi/hafıza kaybı) aynı zamanda bebeklik amnezisi yani unutkanlık olarak da bilinir. Yetişkinlerin 2-4 yaşına kadar olan dönemde olaysal belleklerinde bulunan belirli anılarının zamanını, mekânını, yaşadığı duyguyu ve kimle, nasıl, nerede olduğunu hatırlayamamalarıdır.
Bu durumun birçok neden olduğuna dair farklı fikirler ortaya atılmıştır. Freud bu durumun çocukluk döneminde yaşanmış olan travmaların bastırılmasından kaynaklandığını savunur. Frankland ve Josselyn bir makalelerinde bebek beynindeki gelişimin henüz tamamlanmamasının bu durumun temel nedeni olduğunu söyler. Bir başka makalede ise Gregory ve Bridget dilsel görüşü savunurlar. Bu bağlamda çocukların, bebeklerin hafızaya anıları kodlayabilmek için yeterli dilsel kabiliteye sahip olmamalarından dolayı bu döneme denk gelen anıları hatırlayamadıklarını gözler önüne sererler.
Bilim insanları son zamanlarda yaptıkları araştırmalarla hatırlayabildiğimiz son yaşların kültürler arası farklılık gösterdiğini düşünüyorlar. Kültürler arasındaki fark ortalama iki yıla kadar çıkabiliyor. Kültürlerin konuşma biçimimizi şekillendiriyor olması bu farkların oluşmasında önemli bir faktör. Ayrıca farklı kültürlerin çocukluk dönemine verdikleri önem arasındaki farklar da hatırlanan en eski anıların yaşı konusunda etkili oluyor.
Aslında çocukluk amnezisi bir rahatsızlık olarak algılansa da yaşamımız boyunca tecrübe ettiğimiz şeyleri unutma sürecinin doğal bir sonucudur. İlk doğduğumuz anı, ilk yürüdüğümüz anı, ilk anne dediğimiz anı hatırlamak hepimiz için güzel olurdu sanıyorum. Derinlerde bir yerlerde güzel mutluluklar saklamış olurduk. Kim bilir belki de en güzel anılarımız olarak kalırlardı?
Hazırlayan: Merve Sultan Erden