Çeşitli ülkelerde yapılan araştırmalar, depremin ardından okul öncesi dönemdeki çocukların gelişimlerini etkileyebileceğini gözler önüne seriyor. Mevcut yazıda, ulusal ve uluslararası alan yazından örneklerle durum incelenecektir.
Afetlerle ilgili yapılan ilk araştırmalar, çocukların (0-5 yaş) bir deprem deneyimini anlamak için çok küçük olduklarını ve olaydan etkilenme ihtimalinin az olduğunu ileri sürmüştür. Bununla birlikte, son 2-3 yılda yapılan araştırmalar, çocukların doğal ve insan kaynaklı felaketleri anlamlandırıp tepki verdiklerini ve bunun sonucunda duygusal ve psikolojik sıkıntı yaşayabileceklerini açıkça ortaya koymuştur.
Peki Ne Yapmalıyım?
Afet sonrası stres yaşayan çocuğun direnci, ebeveynlerinin ve yanlarındaki yetişkinlerin emniyet duygusu sağlama becerilerine bağlıdır. Dolayısıyla, çocuğun yanındaki yetişkin önce kendi stresiyle başa çıkabildiğinden emin olmalıdır.
Unutulmamalıdır ki, pek çok zorlayıcı deneyim, bir çocuğun başa çıkma stratejilerini geliştirmesine ve güçlendirmesine yardımcı olabilir. Çünkü onlar yaşamlarının henüz ilk yıllarında olduklarından, sosyal, duygusal, zihinsel ve sağlık ihtiyaçlarını bağımsız olarak karşılayabilecek deneyim ve becerilere henüz sahip değildir. Genellikle duygularını tam olarak anlayamazlar ve daha önce hissetmedikleri yeni tepkileri kelimelerle ifade etme yetenekleri henüz yoktur.
Çocukları Nasıl Destekleyebilirim?
Biz yetişkinlere düşen sorumluluklardan en önemlisi onların oyunla süreci anlamlandırmalarını sağlamaktır. Bunun için ortamlar yaratılabilir ve gerekli materyaller sağlanabilir. Sonrası, çocuğun duygu ve düşüncelerini oyun yoluyla somutlaştırmasına ve anlamlandırmasına destek olmaktır.
Özetlemek gerekirse, onlara sarılmak, onları önemsediğimizi göstermek, uygun yapı ve destekle güvenli ve emniyetli bir ortam sağlamak, onları konuşmaya ve başka türlü endişelerini ifade etmeye teşvik etmek ve mümkün olduğunda güvence vermek yapabileceğimiz en önemli desteklerdendir.
Çocuklarla Nasıl Konuşmalıyım?
1. Çocuklara deprem hakkında neler duyduklarını ve duyduklarından ne anladıklarını sorun.
2. Eğer sözel iletişim kurmak istemiyorlarsa, oyun gibi, resim çizmek gibi alanlara yönlendirin.
3. Ne olduğu hakkında temel bilgiler vererek başlayın. Çocuklar belirli sorular sormadıkça, ayrıntılardan kaçının.
4. Samimi olun ve duygularınızı gösterin. Çocuklar, yetişkinlerle iletişimlerinde, özellikle ses tonundan ve sözsüz davranışlarından ne zaman samimi olduklarını anlayabilirler.
5. Basit, doğrudan, açık uçlu ve yönlendirici olmayan sorular kullanın. Örneğin, “Sen ve ailen nasılsınız?” diye sorun. Dinleyin.
6. Gözlemleyin. Daha çok dinleyin ve daha az konuşun. Unutmayın, yetişkinler genellikle endişeli olduklarında konuşmaya devam ederler. Bu durumu kontrol edin.
7. Kişisel paylaşımı sınırlayın. Çocukları gelişimsel merceklerinden daha iyi anlamalarına yardımcı olması için kişisel deneyimlerinizden yararlanabilirsiniz, ancak bunu çocuklarla daha sınırlı paylaşın. Aksi takdirde, konuşmanın daha çok sizinle ilgili olduğunu hissedebilirler. Çocuklara ve onların deneyimlerine odaklanın.
8. Çocukların dile getirdiği endişelere yanıt olarak pratik tavsiyeler verin. Örneğin, bir çocuk uykuya dalmakta zorluk çektiğinden bahsederse, rahatlamanın yollarını konuşun.
9. Onların yanında olduğunuzu, yaşadıkları duyguların normal olduğunu hissettirin. Zamanla sıkıntılarıyla baş etmenin daha kolay olacağını ve onlara yardım etmek için her zaman yanlarında olacağınızı çocuklara bildirin.
10. İletişimi sürdürün. İlk başta, çocuklar konuşma davetinizi veya destek teklifinizi kabul etmeyebilirler. Soruları zamanla ortaya çıkacaktır. Erişilebilir, ilgili ve bağlı kalın.