Julius Robert Oppenheimer, bilim ve teknoloji dünyasında “ilk nükleer bombanın babası” olarak anılan, Manhattan Projesi başkanlığını yapmış Amerikalı fizikçi ve üniversite profesörü.
Julius Robert Oppenheimer, bilim ve teknoloji dünyasında “ilk nükleer bombanın babası” olarak anılan, Manhattan Projesi başkanlığını yapmış Amerikalı fizikçi ve üniversite profesörü. II. Dünya Savaşı döneminde, Los Alamos Laboratuvarı’nın, sonrasında ise ilk nükleer silahları geliştiren gizli Manhattan Projesi’nin başkanlığını yaptı. İlk atom bombası testi 16 Temmuz 1945’te New Mexico’daki Trinity tesislerinde başarıyla patlatıldı. Bhagavat Gita’dan bahsederken “Şimdi de ben dünyaların yok edicisi oldum,” sözü çok dikkat çekti. Ağustos 1945’te yarattıkları nükleer silahlar ilk kez Hiroşima ve Nagazaki’de kullanıldı. Savaş sona erdikten sonra Oppenheimer, yeni oluşturulan ABD Atom Enerjisi Komisyonu’nun etkili Genel Danışma Komitesi’nin başkanı oldu. Bu pozisyonu, nükleer silahların yayılmasını önlemek, nükleer enerjinin uluslararası kontrolü ve Sovyetler Birliği ile nükleer silahlanma yarışında lobi yapmak için kullandı.
Çocukluğu & Eğitimi
Oppenheimer 22 Nisan 1904’te New York’ta, 1888’de ABD’ye göç etmiş zengin bir Yahudi tekstil ithalatçısı olan Julius Oppenheimer ve Yahudi bir ressam olan bayan Ella Friedmann’ın oğlu olarak doğdu. Babası Julius, bakalorya çalışması için ABD’ye geldi. Geldiğinde Almanca ve Yahudi dili Yidiş dışında bir dil bilmiyordu. İngilizce bilmemesi hayatta karşısına çok zorluk çıkartmıştı. Oppenheimer’lar dindar ve milliyetçi Aşkenazi Yahudiler’indendi. 1912’de aile, Manhattan’ın, West 88. Caddesi yakınında lüks konaklar ve şehir evleri ile bilinen bir bölge olan 155 Riverside Drive’ın 11. katındaki bir daireye taşındı. Evlerinde annesinin getirdiği sanat koleksiyonları; Pablo Picasso ve Édouard Vuillard’ın eserlerini ve Vincent van Gogh’un en az üç orijinal tablosu vardı. Robert’in yine kendisi gibi fizikçi olan küçük bir kardeşi vardı: Frank. Oppenheimer başlangıçta Alcuin Hazırlık Okulu’nda eğitim gördü; 1911’de Etnik Yahudi Kültür Derneği Okulu’na gitti. Felix Adler, sloganı “Creed’den Senet” olan Etnik Kültür hareketine dayanan bu okulu, bir tür etik eğitimi teşvik etmek için kurmuştu. Babası yıllarca Derneğe üye olmuş hatta 1907’den 1915’e kadar mütevelli heyetinde görev yapmıştır. Baba Oppenheimer, İngiliz ve Fransız edebiyatı ve özellikle mineraloji ile ilgilenen çok yönlü bir bilgindi. Robert bir yıl içinde 3. ve 4. sınıfları tamamladı ve 8. sınıfın yarısını atladı. Son yılında kimya ile ilgilenmeye başladı. Harvard College’dan mezun olduğunda ise 18 yaşındaydı. Birkeresinde Avrupa’da, ailecek geldikleri yaz tatili gezisi sırasında Joachimstal şehrinde beklerken Joachimstal’da Ülseratif kolit atağı geçirdi. Hastalığından kurtulmasına yardımcı olmak için babası, Oppenheimer’in ata binmeye Amerika Birleşik Devletleri’nde âşık olduğu eyaletlerden biri olan New Mexico’ya götürerek İngilizce öğretmenliği yapan arkadaşı Herbert Smith’in yanına verdi. New Mexico’da geçirdiği sakinlik döneminde Oppenheimer kimya alanında daha çok uzmanlaştı ama Harvard bilim öğrencileri onun tarih, edebiyat, fizik veya matematik alanlarından birini seçmesini tavsiye etti. Kimya’dan vazgeçip fiziğe geçti. Ancak kimya bilgisinin fizik hayatında çok işe yarayacağından henüz haberi yoktu. İlk sene kendi başına bağımsız çalışma temelinde fizikte lisansüstü öğrencisi kabul edildi. Bu, temel dersleri alması gerekmediği, bunun yerine ileri seviyelere kayıt yapabileceği anlamına geliyordu. Prof. Percy Bridgman tarafından öğretilen termodinamik kursunda deneysel fiziğe ilgi duydu. Üç yıl içinde summa cum lau’de mezun oldu. O dönemde Avrupa’daki yüksekokullarda üstdüzey fizik öğretimi ABD’den daha iyi olduğu için Harvard Üniversitesi’nden mezun olur olmaz İngiltere’ye; Cambridge’e gitti. Burada yaptığı laboratuvar çalışmalarında, laboratuvar ortamının kendisine göre olmadığını gördü ve eğitimine teorik fizik konusunda devam etmeye karar verdi. 1926 yılında Max Born ile beraber çalışmak üzere Göttingen Üniversitesi’ne gitti. Burada arkadaşlık kurduğu Werner Heisenberg, Pascual Jordan, Wolfgang Pauli, Paul Dirac, Enrico Fermi ve Edward Teller gibi öğrenciler de daha sonra kendisi gibi ünlü fizikçiler oldular. 1927 yılında, sadece 22 yaşındayken doktora derecesini aldı. Göttingen’de özellikle kuantum teorisi ile ilgili birçok makale yayınladı. Eylül 1927’de teorik fizik uzmanı olarak Harvard Üniversitesi’ne döndü. 1928’de Kaliforniya Üniversitesi’nde fizik dersleri vermeye başladı. 1930’larda komünist görüşlerden etkilendi. 1937 yılında ölen babasından kalan 300.000 dolarlık mirasla sol görüşlü çeşitli gruplara maddi destek verdi. Komünist partinin birçok üyesiyle düzenli temas halinde olmasına rağmen partiye katılmadı. Kasım 1940’ta Katherine (“Kitty”) Puening Harrison ile evlendi. 1941 ve 1944’te iki çocuğu oldu.
Ölümü
Oppenheimer, 1965’in sonlarında gırtlak kanseri teşhisi konan bir sigara içicisiydi. Sonuçsuz bir ameliyattan sonra, 1966’nın sonlarında başarısız radyasyon tedavisi ve kemoterapi gördü. 15 Şubat 1967’de komaya girdi ve 18 Şubat’ta 62 yaşında Princeton, New Jersey’deki evinde öldü. Bir hafta sonra Princeton Üniversitesi kampüsündeki Alexander Hall’da bir anma töreni düzenlendi. Ayine, aralarında Bethe, Groves, Kennan, Lilienthal, Rabi, Smyth ve Wigner’ın da bulunduğu 600 bilimsel, siyasi ve askeri ortağı katıldı. Tarihçi Arthur M. Schlesinger, Jr., romancı John O’Hara ve New York Şehir Balesi’nin direktörü George Balanchine gibi kardeşi Frank ve ailesinin geri kalanı da oradaydı. Bethe, Kennan ve Smyth kısa övgüler verdiler. Oppenheimer’ın cesedi yakıldı ve külleri bir vazoya yerleştirildi. Karısı külleri St. John’a götürdü ve vazoyu sahil evinin görüş açısı içinde denize attı.
Nobel Ödülü
Oppenheimer, 1946, 1951 ve 1967’de üç kez Nobel Fizik Ödülü’ne aday gösterildi, ancak asla kazanamadı.
Hazırlayan: Batuhan Sarıaslan