18 Ocak 2025, Cumartesi
spot_img

‘Mandela Etkisi’ Bir Psikolog Kolektif Yanlış Anıları Açıklıyor

Ünlü özgürlük savaşçısı ve ırkçılık karşıtı aktivist Nelson Mandela’nın hapishanede geçirdiği 27 yıl, bir dayanıklılık ve zorluk hikayesidir. Ancak Mandela’nın etkileyici hikayesi toplumsal hafızada sıklıkla çarpıtılmaktadır, zira pek çok kişi Mandela’nın 1980’lerde hapishanede öldüğünü hatırlamaktadır. Gerçekte ise Mandela hapisten çıktıktan sonra uzun ve verimli bir yaşam sürmüş; 1994-1999 yılları arasında Güney Afrika Devlet Başkanı olmuş ve 2013 yılında 95 yaşında vefat etmiştir.

Bu gerçeklere rağmen, pek çok kişi Mandela’nın hapishanede öldüğünü hatırladıkları inancına sıkı sıkıya bağlıdır. Bu akıllara durgunluk veren olgu -gerçek olmayan bir olay ya da olguya dair kitlesel, kolektif inanç- “Mandela etkisi” olarak adlandırılmıştır. İlginçtir ki, bu fenomen farklı bağlamlarda kapsamlı bir şekilde gözlemlenmiştir.

Peki ama nasıl oluyor da zihnimiz bizi gerçekte hiç yaşanmamış olaylara dair anılara sahip olduğumuza ikna edebiliyor? Ve nasıl oluyor da büyük insan gruplarının hepsi aynı sahte anıyı paylaşabiliyor? İşte psikologların Mandela etkisi hakkında bildikleri.

Beynimiz Sahte Anıları Nasıl Yaratır?

Mandela etkisinin, zihninizde doğru gibi görünen ancak gerçekte kısmen ya da tamamen uydurulmuş bir hatıra olan sahte anılara bir örnek olduğu kabul edilir. Zihnin bize bu şekilde yalan söyleyebilmesi kulağa mantıksız gelse de, sahte anılar sıklıkla meydana gelir.

Örneğin, ocağı kapattığınıza yemin ettiğiniz, o önemli e-postada “gönder” tuşuna bastığınızdan emin olduğunuz, o bir kutu sütü alışveriş sepetinize koyduğunuzdan emin olduğunuz ama aslında hiç koymadığınızı fark ettiğiniz zamanları düşünün. Consciousness and Cognition’da yayımlanan bir çalışma, bu yanlış anıların nasıl ortaya çıkabileceğini, benlik duygumuz ile hafızamız arasındaki bağlantıyı vurgulayan kavramsal bir çerçeve olan Öz Hafıza Sistemi aracılığıyla açıklıyor. Bu bağlantı, epizodik hafızamızı, otobiyografik hafızamızı ve bilgi işlemeye rehberlik eden benlik kavramımızın bir bölümünü ya da “çalışan benliği” kapsamaktadır.

Araştırmacılar, çalışan benliğimizin, ortaya çıkardıkları bilgilere dayanarak ayrıntılı anılar oluşturmak için ipuçlarını aldığını açıklıyor. Bu, geçmişimize dair anılar oluşturmamıza ve hatta gelecekteki olayları hayal etmemize yardımcı olur. Bu inşa süreci, “hatırlama hayal etme sistemi” olarak adlandırılan, son anılar ve yakında gerçekleşebilecek şeylerin simülasyonlarıyla dolu zihinsel bir alanda gerçekleşir. Ancak bu sistemin çeşitli nedenlerle zaman zaman arızalandığı da açıklanmaktadır. İnsan hafızasına ilişkin modern anlayışımız, anıların her zaman doğru olduğu fikrine meydan okumaktadır. Aslında, tüm anıların bir dereceye kadar yanlış olduğu iddia edilmektedir.

Araştırmalar Mandela Etkisini Açıklayabilir mi?

Mandela etkisi, gerçek gibi görünen ancak gerçek olaylardan farklı olan bu hatırlama kurguları kolektif düzeyde gerçekleştiğinde, yani büyük insan grupları aynı asılsız olgu ya da olayı hatırladığında ortaya çıkar. Mandela’nın 80’lerdeki sahte ölümü bunun sadece tek bir örneğidir ve terim ortaya atıldığından bu yana çok daha fazlası tespit edilmiştir.

Örneğin, hemen hemen herkes klasik aile masa oyunu Monopoly’yi oynamıştır. Kutunun kapağında yer alan Bay Monopoly’yi tarif etmesi istendiğinde, pek çok kişi bastonlu, silindir şapkalı ve gözlüklü yaşlı bir beyefendiyi tarif eder. Ancak Monopoly’nin tek bir versiyonunda bile gözlük taktığı görülmemiştir, yine de sayısız insan bu anı üzerine yemin eder.

Psychological Science araştırması, bu şaşırtıcı olguyu açıklamayı amaçlayarak popüler kültürden belirli görüntülerin sürekli olarak belirli yanlış anılara yol açtığını ortaya koydu. Göz izleme benzeri yöntemler kullanan araştırmacılar, bu kolektif yanlış anılara neden olan dikkat veya görselle ilgili hiçbir farklılık bulamadılar. Araştırmacılar, bu hataların hafızanın geri çağrılması sırasında kendiliğinden ortaya çıktığı sonucuna vararak, çoğunluğun görsel olarak doğru görüntüyü deneyimlemesine rağmen, insanların belirli görüntüler için sürekli olarak aynı yanlış hafıza hatasını yaptığını vurguladı.

“Mandela Etkisi” Hafıza ve Psikolojinin Ötesine mi Geçiyor?

Zihinle çalışan çeşitli alanlarda, hafızanın yanıltıcı olduğu iyi bilinmektedir. Zaman içinde kaybolur, hatalar yapar ve her zaman güvenilemez. Bu kabul edilmiş anlayış, sahte anıları anlamlandırmamızı sağlar. Ancak, kolektif yanlış anılar olgusu psikoloji ve sinirbilim bilgisinin ötesine uzanıyor gibi görünmektedir.

Mandela etkisi üzerine yapılan çoğu araştırmayla uyumlu olarak, Psychological Science’ın yukarıdaki çalışması, büyük insan gruplarının neden bu uydurma anıları paylaştığını kesin olarak bilemeyeceğimiz sonucuna varıyor. Bilgideki bu boşluk, insanları bunu anlamak için çeşitli yollara yönlendirmiştir.

Bazı çalışmalar bunun Mandela etkisi, simülasyon teorisi ve paralel dünyalar arasındaki bağlantıları araştıran bir tür “matristeki aksaklıktan” kaynaklandığını savunuyor. Diğerleri ise bunun klasik bir yanlış hafıza örneği olduğunu, ancak çok büyük ve açıklanamaz bir düzeyde olduğunu savunuyor. Ancak bu haliyle Mandela etkisi, bilimin henüz açıklayamadığı zihin tuhaflıklarından biri gibi görünüyor.

Sonuç

Mandela etkisi, anlayışımızın sınırlarını zorlayan kafa karıştırıcı bir muamma olmaya devam ediyor. Geleneksel açıklamalara meydan okuyarak ardında derin bir gizem bırakıyor ve konuyla ilgili araştırmalar açıklanamaz doğasının sadece yüzeyini çiziyor. Özünü kavramaya yönelik girişimler sadece komplo benzeri teorilere yol açmış gibi görünüyor – mevcut bilimsel kavrayışın kapsamının ötesinde yatan keşfedilmemiş bölgelere işaret ediyor – zihnin kavrayışımızdan kaçmaya devam eden tuhaflıklar için kapasitesinin bir kanıtı olarak duruyor.

Kaynak

İlgili Yazılar

spot_img

Son Yazılar