Evren milyarlarca ışık yılı genişliğindeki bir boşluktan ibaret. O kadar geniş ki, büyüklüğünü belirtmek için yaklaşık 300.000 kilometre olan “ışık yılı” ifadesi kullanılıyor. Evrenin dışında ne olduğunu tam bilmiyoruz. Fakat, yeni yeni öğrenmeye başlıyoruz ki, içinde ne olduğunu da tam bilmiyormuşuz.
Daha önce duymuş olabileceğiniz şu bilgiyi aklınızda tutun, birazdan işimize yarayacak: Evren hızlanarak (ivmeyle) genişliyor. Milyonlarca ışık yılı genişliğinde dediğimiz evren bir süre sonra trilyonlarca sonrasında ise katrilyonlarca ışık yılı genişliğinde olacak. Bunu nasıl bildiğimizin cevabı ise fizikçilerin ışığın hareketlerin analiz etmesinde yatıyor (Bkz. Doppler Etkisi). Ama bu başka bir yazının konusu. Biliyoruz ki, bu bizim için fazlasıyla büyük evrende gezegenler, yıldızlar, meteorlar, galaksiler var. Bunların var olduğunu biliyoruz çünkü gözlemleyebiliyoruz. Peki ya gözlemleyemediğimiz şeyler de varsa?
Görünebilir Madde
Bilim insanlarının tahminine göre bütün evrenin sadece %5’i görünebilir maddeden oluşuyor. Görünebilir madde dediğimiz şey, adı üstünde, görebildiğiniz her şey. Burnunuzun ucundaki telefondan, aydaki toprağa kadar hepsi bu sınıfın içinde. Bu tür maddelerin ortak özelliklerinden biri, ışığı yansıtabiliyor olmaları. İnsan gözü sadece 400 ve 700 nanometre dalga boyuna sahip ışıkları görebiliyor. Bu nedenle, görebildiğimiz her şey görülebilir madde kategorisinde olsa da göremediğimiz, ama yine de bu kategoride olan maddeler de var. Örneğin, kızılötesi veya morötesi ışık saçan objeler.
Bunun yanında görünebilir maddelerin, bir de “madde” olması lazım”. Peki madde diye neye diyoruz? Aslında çok basit bir açıklaması var: Kütlesi olan her şey.
Karanlık Madde
Karanlık madde ise evrenin %27’sini oluşturuyor. Şaşırdınız mı? Bir de karanlık enerjiyi duyun. Her ne kadar ismi çok havalı ve gizemli duyulsa da karanlık maddeye karanlık madde denilmesinin tek nedeni, insan gözünün onu görmeyecek şekilde evrilmiş olması. İnsanlar ve bildiğimiz bütün canlılar, ışık sayesinde etraflarını görebiliyor. Maddelerden çıkan ışıklar alıcıya yansıdığında etraf hakkında bilgi edinebiliyoruz. Karanlık maddeler ise ışığı yansıtmıyor, emmiyor veya saçmıyor -en azından şu ana kadar tespit edemedik. Görülebilir maddeye kıyasla, yine kütleleri olan bu maddeleri bilim insanları etraflarına olan etkilerinden yola çıkarak keşfediyorlar.
Örneğin, karanlık madde teorisini ilk olarak Fritz Zwicky gözlemlediği galaksi kümesi, bu kümenin içindeki galaksilerin hesaplamalarından daha hızlı hareket ettiği için ortaya atmıştı. Bir galaksi kümesinin içindeki galaksilerin hızı bu kümenin kütlesine ve boyutuna bağlı olduğu için, Zwicky tespit edemediği bir kütle türünün varlığını fikrini ortaya atmıştı.
Karanlık Enerji
Evrenin %68’ini oluşturan karanlık enerji hakkında bilgimiz en az karanlık madde kadar sınırlı -hatta daha da fazla sınırlı. Bu enerji türü ise ne ışığı yansıtabiliyor ne de bir kütleye sahip. Yani, hiçbir şekilde -en azında şu anlık- tespit edilemez. Bilim insanları ise bu enerjinin varlığını fazlasıyla etkileyici bir şekilde biliyorlar. Evrenin ivmeyle genişlediği bilgisini paylaşmıştık, bu genişlemenin ve neden “ivmeyle” olduğunu bilmiyoruz. Küçülmek ve kümelenmek yerine evren gittikçe daha fazla alana yayılıyor ve yer çekimine karşı geliyor. Araştırmacılar ise buna neden olan enerji türünü “karanlık enerji” olarak tanımlamakta.
Bu kavramlar daha buzdağının görünen kısmı. Evren hakkında öğrenmemiz gereken birçok şey var. Ama yanılmayın, daha küçük ölçeklerde de bihaber olduğumuz bilgiler var. Kuantum fiziğinden neden gıdıklandığımıza kadar çevremiz hala bilinmezlerle dolu. Her ne kadar insanlık olarak da çok az şey bilsek de bu bilgiler gerek gelişen teknolojinin gerekse bilime olan ilginin artışı sayesinde katlanarak çoğalıyor.
NASA. “Building Blocks – NASA Science.” Science.nasa.gov, 2024.
Tenenbaum, Laura Faye. “What Is the Universe Made Of?” Northrop Grumman, 27 Feb. 2023.